Belçika’nın Gotik ve Romanesk mimarili şehri Gent. Burayı ziyaret ettiğinizde kendinizi bir orta çağ şehrinde hissedecek ve gezerken UNESCO Dünya Mirası listesindeki birkaç yapıya da denk geleceksiniz.
ULAŞIM
Gent, Scheldt ve Leie nehirlerinin birleştiği noktada doğan bir şehir. İsim temeli Keltçe’de “birleşme” anlamına gelen Ganda’dan geliyor.
Gent’e ister Brüksel havalimanından isterseniz de Brugge’den tren veya otobüs ile ulaşabilirsiniz. Gent-Sint-Pieters veya Gent-Dampoort ‘tan birini varış noktası olarak seçebilirsiniz. Dampoort merkeze daha yakın.
Bizim tercihimiz uygunluğu ve hızı açısından trenden ve Gent-Sint-Pieters‘ten yana oldu. Brugge Merkez Tren Gar’ından 30-35 dk sonunda Ghent Sint Pieters’e vardığınızda tramvay ile merkeze varmak mümkün. Hava güzel olunca merkeze yürüyerek gittik. Bu yürüyüş yaklaşık 25-30 dk sürüyor. Tramvay kullanacak olanlar için 1 ve 2 numaralı tramvaylar sizi merkeze götürecektir.
Konaklama için tercihimiz ise tam merkezdeki Ibıs Gent Centrum St Baafs Kathedraal oldu. Kahvaltı tercih etmedik, “standart çift kişilik” oda tipini seçtik. Yarım saatlik yürüyüşümüzün sonunda otelin yerinin aşırı güzelliği ve odamızın kocaman bir katedral ve UNESCO Dünya Mirası listesindeki çan kulesinin de bulunduğu meydan manzarası ile karşılaştık. Temizlik, ilgi alaka, konum, rahatlık, manzara hepsi yüksek puan alır.
Konaklama için tercih edebileceğiniz diğer yerler:
Hostel Uppelink
B&B Hotel Gent Centrum
Ibis budget Gent Centrum Dampoort
Novotel Gent Centrum
Hotel Flandria – Centrum
GEZİLECEK YERLER
📷 Gravensteen – Flandre’de hendek ve büyük oranda sağlam savunma sistemi bulunan günümüze kalmış tek ortaçağ kalesi.
📷 St. Bavo Katedrali – Gent’in eski bölge kilisesi. Romanesk mimariden gotik mimariye dönüştürülmüş değerli parçalar taşıyan bir katedral. Sadece Gent şenliklerinde tepeye çıkmak mümkün oluyor.
📷 Ghent Çan Kulesi – Adeta Gent’in kalbi ve UNESCO Dünya Mirası listesinde.
📷 St. Nicholas’ Kilisesi – Gent’in mimari yapısı ve özellikleriyle öne çıkan kilisesi.
📷 Stadshal / City Pavillion – Merkezde oldukça modern bir yapı olarak karşınıza çıkıyor. Marketlere, konserlere, dans gösterilerine ev sahipliği yapıyor.
📷 Achtersikkel – Ismi aristokrat Sickelen ailesinden gelmektedir. Günümüzde zaman zaman Müzik akademisinden gelen güzel müziklerin eşlik ettiği huzurlu ortam için görülmesi tercih ediliyor.
📷 Graslei ve Korenlei – Leie nehrinin bir tarafı Graslei bir tarafı Korenlei. Korenmarkt Graslei tarafında kalıyor. Birinden diğerine geçerken çok güzel bir manzara sizi bekliyor.
📷 Korenmarkt – Gent’in tarihi merkezi. Her şeyi bulabileceğiniz ana noktası. Yemek yerleri, barlar, cafeler, kitapçılar ve daha fazlası hep bu bölge ve yakınında.
📷 Vrijdagmarkt – 1863’e kadar idamlar için kullanılan bu meydan şimdi eğlenceler ve pazarlar için kullanılıyor.
📷 St. Michael’s Köprüsü – Gent’in en güzel manzarası için, Graslei’den Korenlei’ye kısa bir yolculuk için yolunuzu düşürün. Hemen yanındaki 11.yüzyıldan kalma ST. MICHAEL’S KİLİSESİ de oldukça etkileyici bir mimaride.
📷 ***Kasteel Van Ooidonk – 2 kez yağmalanmış ve yok edilmiş olmasına rağmen restorasyonlarla Rönesans tarzı mimaride bir kale olarak varlığını sürdürüyor. Roodenbeke Kontu ve ailesi tarafından hala kullanılmakta. Giriş ücretli. 2019 yılı fiyatları yetişkin 10 Euro, 12 yaşa kadar 3 Euro.
📷 ***Citadelpark – Avrupa’nın en büyük, en modern ve en eski parklarından biri. Birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor.
📷 ***Holy Corner – Gent’in Begijnhofu. 3 farklı Beguin yaşam alanından merkeze en yakın olanı.
📷 ***St. Bavo’s Abbey – 1540 yılında, Gent ayaklanmasının intikamı amacıyla İmparator Charles V manastırın yıkılmasını emretmiş. Çevredeki köy de korunmamış. Bu acımasız karar (“Concessio Carolina”), güvenlik için manastırın yerine bir İspanyol kalesinin inşa edilmesini zorunlu kılmış.
📷 ***House of Alijn – Istanbuldaki oyuncak müzesine benzer bir konsept. Özellikle çocuklu aileler için önerilmiş.
*** Daha fazla vakti olanlar için gezilmesini öneririz 😉
YEME-İÇME
Mutfaklarında yüksek oranda Fransız esintileri oldupu söyleniyor. Çok kısa kaldığımız için bizim pek deneyimleme şansımız olmadı.
Şuan bulamasak da Pick Nick Pizzeria diye bir yerde güzel bir pizza yemiş ve Gent’in en küçük kafesi olan ‘t Galgenhuisje ‘de kahve içmiştik. Kalan her şey patisserie 😅
Araştırıp bulduklarımızdan ise şunlar aklımızda kaldı:
Souplounge
Bridge
‘t Vosken
Du Progres
Osteria Delicati
Gent’i 24 saat bile olmayan bir sürede gezdiğimiz için rotamızı özetleyelim istedik 🙋♀️🙋♂️
Minik bir şehir olduğu için neredeyse her yeri ilk geceden gördük 😅 Gece manzarasında en etkileyici olanlar tabi ki oda manzaramızı da oluşturan katedraller, çan kulesi ve gece turumuz sırasında gittiğimiz Gravensteen Kalesiydi.
Aynı akşam Stadshal’u da gördük ve mini bir konserle bizi karşıladı.
Stadshal ve Korenmarkt civarında sokaklar çeşit çeşit mekanlarla dolu. Bir ona bir ona bakarken zaman akıp geçiyor. Yemek ve kahve gibi aktiviteler için bakınmanız gereken alan da burası ama tabi ki erken saatte kapatan çok fazla yer var, aklınızda bulunsun.Ertesi günün sabahı çan sesleri ile uyanıp kahvaltı için kendimizi dışarı attık ama bir Avrupa klasiği olarak pazar erken saatte hiçbir yer açmıyor🙈 Vakit geçsin diye günlük turumuza başladık. St. Nicholas’ Kilisesi, çan kulesi ve St. Bavo Kathedrali sonrası Reep’e doğru yürüdük. Oradan Sint-Jacobskerk, Vrijdagmarkt , Graffiti Sokağı, Stadshal ve Korenmarkt rotasını izledik. Gördüğümüz her yapı birbirinden güzeldi. Özellikle gotik mimarilere her zaman hayran olmuşuzdur. Graffiti Sokağı ise olmazsa olmaz değil, çizimler fazlasıyla karışmış, birçok noktada karalama halini almış ne yazık ki.
Kilise-katedraller dahil beklediğimiz cafe-pastaneler de açılmadığından Korenlei tarafına geçmeye karar verdik Korenmarkt’a vardığımızda. St. Michael’s Köprüsüne geldik ve dört bir yanımız Gent mirasları ile doldu. Gravensteen, Eski Balık Pazarı, kilise ve katedrallerin kuleleri..Hepsini aynı anda görebileceğiniz tek nokta burası 📷 Veee dolanırken St. Michael’s Kilisesinin önündeki küçük pazar alanında seyyar bir manav, peynirci ve pastane bulduk. Pastaneden yiyeceklerimizi aldık ve Korenmarkt’a geçip kahvaltı kısmını da hallettik. Pastanede tatlılar tuzlular ekmekler hepsi birbirinden güzeldi 😋🤩
Gent’ten ayrılmadan önce marketten Belçika peynirimizi de alıp 2 numaralı tramvay ile dönüşe geçtik. Bilet makineleri meydanda mevcut, sadece bozuk para ile alabiliyorsunuz.
Brugge ve Gent’te geçirdiğimiz hafta sonunun böylece sonuna geldik. Brugge yazımıza da buraya tıklayarak göz atabilirsiniz.
Türlü efsaneleri var Kaş’ın. Meis’in asıl anlamı göz olduğu için onun tam üstünde duran bu yerin Kaş adını aldığı veya Kaş’ın dağlarında Uyuyan Dev’in Meis’teki aşkıyla sular yükseldiğinde kavuşacağı gibi..Efsaneleri güzel, kendisi bir doğa harikası olan ve bizim ilk gidişimizde “ne olabilir ki bu kadar” dediğimiz Kaş’tan 2 gidişimizde de aklımız kalarak döndük biz de ❤
ULAŞIM
Kaş, Antalya’nın bir ilçesi. Ulaşımı biraz meşakkatli. Kullandığınız ulaşım çeşidine göre değişmekle beraber Antalya’dan 3-5 saat, Dalaman’dan 2.5-4 saat. Yolları virajlı. Her güzel şey gibi emek istiyor yani 😉
Kaş’a otobüsle direk ulaşım mümkünken, havayolu ile ulaşımda 2 seçenek mevcut. Dalaman üzerinden veya Antalya üzerinden.
✔Kaş’a en yakın havalimanı Dalaman, ulaşım alternatifleri de daha fazla.
1. Shuttle: 2019 fiyatı 80 tl kişi başı.
2. Vip transfer: Özel karşılama hizmeti sunuyorlar, 350 tl 2019 fiyatları.
3. Otobüs: Havaş ile önce Fethiye otogara gidiyorsunuz. Buradan da Batı Antalya minibüsleri ile Kaş’a geçiyorsunuz.
** Taksi ve araç kiralama opsiyonları da mevcut.
✔Kaş’a gitmek için biraz daha uzun ama hesaplı yol ise Antalya Havalimanı üzerinden gitmek.
Bunun için Antalya Havalimanından otogara Havaş veya tramvay ile geçmeniz gerekiyor, otogardan da Batı Antalya minibüsleri ile 4 saatlik bir yolculuk sonunda Kaş’ta oluyorsunuz.
🌄 Denize girilmeyecek, daha sezon dışı bir zamanda gittiyseniz veya amacınız bol bol çevreyi gezmekse/kültür turuysa tepedeki otellerde kalmayı tercih edebilirsiniz. Merkeze daha uzak olacaksınız ancak uyandığınızda müthiş bir manzara sizi bekliyor olacak.
🌅Yaz döneminde gidiyor ve plaj plaj gezmeyi tercih etmiyorsanız, daha dinlenme üzerine kurulu bir tatil planı yapacaksanız Andifli mahallesi Hükümet Caddesi üzerindeki denize sıfır otelleri veya Çukurbağ Yarımadası’ndaki otelleri tercih edebilirsiniz. Bu bölgelerde denize yakın ama kıyısı olmayan bazı otellerin de beachlerle anlaşması oluyor. Özellikle Hükümet Caddesi merkeze, çarşıya ve Limanağzı tarafına giden teknelerin kalkış noktasına yakın bir konaklama noktası.
Tüm bölgeleri göz önünde bulundurunca bizim önerilerimiz:
1. Medusa Hotel – Andifli mahallesi Hükümet Caddesi üzerindeki denize sıfır otellerden biri. Kendi iskelesi ve havuzu var. Tüm odaları manzaralı. Sessiz sakin ve tertemiz. Kaş’ın eskilerinden. Oda kahvaltı konaklayabiliyorsunuz. Kahvaltı açık büfe, çeşit yeterli. Plaj kısmında bar mevcut, isterseniz öğlen yemeğini burada salata, makarna, hamburger ve benzerleri ile geçirebilirsiniz. Denizi müthiş. Bizim ilk gidişimizde kaldığımız otel, yine olsa yine gidebiliriz. 505 numaralı odayı isteyebilirsiniz mesela, çatı katı, 1+1, manzarası ise ❤😇
2. Arpia Hotel – Otel yarımadada. Özellikle özel araçla giderseniz gönül rahatlığıyla tercih edebilirsiniz. Yetişkin oteli. Oda kahvaltı konaklama sunuyorlar. Kahvaltı gayet güzel. Otelin manzarası, plajı ve denizi harika. Denizi Medusa Hotel’in olduğu tarafa göre daha sıcak. Sahil otel arası biraz merdivenli aklınızda bulunsun 🙃 Biz 2021 yılı konaklamamızı burada yaptık ve çok memnun kaldık.
3. Carruba Hotel – Tepedeki otellerden. Yepyeni grubuna girebilecek bir otel. Aile işletmesi olan otelin mimarisi de tasarıma da kendilerine ait. Her odası farklı, manzarası efsane. Bahçe kullanımlı ve bahçesinde mini jakuzi olan odaları da mevcut. Kahvaltısı oldukça çeşitli ve lezzetli. Burada konaklayan arkadaşlarımız çok güzel yorumlar yaptılar.
4. Club Barbarossa – Kaş’ın popüler ve güzel manzaralı otellerinden. Kendi iskelesi ve havuzu var. Romantik bir tatil düşünenler için biçilmiş kaftan gibi duruyor sitelerini incelediğinizde.
5. Kale Hotel– Kale Hotel, Kale Pansiyon, Kale Lodge ve Selim Pansiyon aynı grup bünyesinde bulunuyor. Bizim önerildiğini duyduğumuz Kale Pansiyon. Misafirleri için Lemonya Beach ile anlaşmaları mevcut.
6. Campingler/Glampingler – En sevilenleri Kaş Camping, Can Mocamp, Nuri’s Beach and Bungalows ve Kaş Joy Camp/Aparts. Doğayla iç içe, daha doğal, daha uygun bir konaklama isteyenler için uygun seçenekler. Kaş Camping ve Nuri’s Beach and Bungalows’un kendi plajları var.
7. Airbnb vb uygulamalar üzerinden daire/villa kiralama – Özellikle kalabalık gruplar için villalar gecelik konaklama fiyatı olarak ucuza gelebiliyor. Gitmeden önce bir araştırmakta fayda var. Özel havuzlu villalar kalabalıktan uzak kalmak istendiğinde zamanlarda imdada yetişiyor.
GEZİLECEK YERLER
Kaş ve civarında yapabileceğiniz aktiviteler:
🏊Dalış
🎡Jeep safari
🎈Paraşüt
⛵Tekne turu
🛶Kano
🏛Kültür turları
Kaş ve civarında gezebileceğiniz yerler:
🏘Kaş sokakları ve Uzun Çarşı
🏘Kaş pazarı (cuma günleri)
🌊Kaputaş Plajı
🌊Limanağzı Plajları
🌊Büyülçakıl – Küçükçakıl Plajları
🌊Akçagerme Plajı – Kaputaş yolu üzerinde gördük, denizi çok güzel olunca aklımız kaldı 🤩
🌊🏛Patara plajı ve antik kenti
🌊🏛🌄Kekova-Kaleköy-Batık şehir
🏛Antiphellos Antik Kenti
🏛Phellos Antik Kenti
🏛Xanthos Antik Kenti
🏛Kandyba Antik Kenti – tabelalarını göreceksiniz ancak içerik olarak uğramanızı gerektirmiyor.
🏛Kyaneai Antik Kenti
🏛Sidyma Antik Kenti
🏛Aperlai Antik Kenti
🏛Tlos Antik Kenti
🏞Saklıkent Kanyonu
⛰Gömbe Yaylası – Yeşilgöl
🏝Meis turu
**Xanthos-Patara-Kaputaş gezisini aynı gün yapabilirsiniz. Sabah erken çıkıp aksamüstü dönecek şekilde ayarlarsanız daha verimli vakitler ayırabilirsiniz.
**Çevredeki antik kentler içinde Likya’nın başkenti ve UNESCO Dünya Miraslarından biri olan Xanthos, Likya’nın en önemli yerleşim birimlerinden biri olan ve Pegasus’un yaşadığı yer olarak geçen Tlos ve deniz kenarında bir antik kent olan Aperlai’yi ziyaret etmenizi öneririz. Tlos’u ben birkaç yıl önce gezmiştim, diğerlerini de Kaş’ın yerlilerinden çok duyduk. Patara turları ile Xanthos’a, Saklıkent turları ile de Tlos’a gitmek çok kolay 🤗 Aperlai için Kaş ve Üçağız’dan Sıçak İskelesi’ne denizden gidişin en iyisi olduğu belirtilmekte.
**Antik kentleri yaz mevsimi dışında gezmeniz daha kolay olacaktır. Baharda Kaş’a yolunuzu düşürüp tepedeki otellerden birinde manzaranın tadını çıkarıp gündüz de kültür turu yapmak zevkli olacaktır.
**Kekova-Kaleköy-Batık şehiri görmek için de tekne turlarına katılmanız yeterli. Çünkü Kaleköy’e araç yolu kapalı. Likya yolundan yürüyerek veya teknelerle ulaşım mümkün sadece.
**Meis‘e giriş için Schengen vizeniz yoksa kapıda vize uygulamasından yararlanabilirsiniz (Güncelleme: Pandemi ile kalkan kapıda vize uygulaması hala başlamadı, beklemedeyiz.) ve gündüz/gece günübirlik turlara veya konaklamalı turlara katılabilirsiniz.
Biz Kaş tatilimizde ek olarak Kaputaş gezisine ve Kekova tekne turuna yer verdik (Güncelleme: 2021 tatilimizde Jeep Safari turuna katılarak Kaputaş – Saklıkent Kanyonu – Gizlikent Şelalesi – Patara turu yaptık.)
2 gidişimizde de otellerin kendi iskelesi olduğu ve denizi de bizi çok tatmin ettiği için farklı plajları deneme ihtiyacımız olmadı. Bir kez belediyenin plajına gittik, orası da kalabalık olmasına rağmen güzeldi. Bu yaz Kaş’ta olan diğer arkadaşlarımızdan Bilal’in Yeri (Buraya gitmek için Limanağzı’na gitmek gerekiyor. Kaş merkezden kalkan motorlar ile buraya ulaşım tüm gün mümkün) ve Akçagerme’nin methini duyduk. Özellikle çocuklu aileler ve kıyıdan denize girmek isteyenlere öneriliyor.
Küçükçakıl ve Büyükçakıl plajları da merkeze 10-15 dk yürüme mesafesinde. Bizim ilk sene konakladığımı otel (Medusa) Küçükçakıl’ın dibinde olduğu için ayrıca gitmedik, plaja yüzerek ulaştık 😄
** İlk gidişimizde;
İlk gittiğimiz gün Kaş’ın yerel pazarının günüydü. Denizden biraz erken çıkıp pazara gittik. Taptaze ve lezzetli meyve-sebzelerden alıp, meşhur kar şerbetlerinin tadına baktık. Soslu buz aslında Kar Şerbeti. Ufalanmış buzun üzerine pekmez, limon suyu, nar şerbeti vb koydurabiliyorsunuz. Birimiz pekmezli birimiz narlı denedik. Sıcakta oldukça iyi geliyor 😎
Otelden ilk ayrılışımız Kaputaş için oldu. Kaş otogardan dolmuşlar ile 20-25 dk.lık bir yolculuk sonunda Kaputaş’a varabiliyorsunuz. Arabayla da gitmek mümkün ama özellikle günün ilerleyen saatlerinde park sıkıntısı oluyor. Sabah 9-10 gibi gitmek hem kendinize hem de arabaya yer bulmak ve sakin bir plajla deniz yakalamak için iyi bir saat aralığı. Giriş ücreti yok ancak şezlong şemsiye kullanımı ücretli. 2019 yılı 1 şezlong + şemsiye fiyatı 20 tl. Hiçbir şey ödemek istemezseniz havlunuzu yere sermekte, sandalyenizi götürmekte özgürsünüz. Dönüş için de yine aynı dolmuşlar mevcut. Aynı zamanda taksileri paylaşımlı da kullanabiliyorsunuz. Biz taksiyle 4 kişi 50 tl.ye döndük. Taksiciyle küçük bir pazarlık sonucu bu tarz makul rakamlar yakalayabiliyorsunuz. Ortalama kişi başı 10 tl.ye ayarlıyorlar, dolmuş fiyatı da 7 tl tek yön (2019).
Kaputaş deneyimimize gelirsek..Kaputaş bir kanyon ağzı plajı. Arkanıza baktığınızda sivrilerek devam eden kanyonu görebiliyorsunuz. Genişleyerek devam eden sarı-beyaz kumlu bir plaj. Şezlong aralıkları ferah. Belediye güzel bir tesis yapmış. Yemek alanı, duş-tuvalet ve soyunma odaları plajın üst kısmında. Yemek alanı geniş, yemek alternatifleri çokça mevcut. Duş ve tuvaletler genel olarak temiz. Asıl konuya gelecek olursak denizin girişi çakıllı ve çabuk derinleşiyor. 3 farklı rengi aynı anda görebileceğiniz tek deniz olabilir, beyaz-turkuaz-mavi. Suyun berraklığı için ise gerçekten “havuz gibi” diyebiliriz. Ayağınızdaki bene kadar görebiliyorsunuz 🤩 Yanınızda deniz gözlüğü, şnorkel, palet mutlaka götürün. Kıpır kıpır bir denizaltı sizi bekliyor olacak. Adını mutlaka duyacağınız Mavi Mağara burada. Kanolarla gitmek mümkün ancak tehlikeli olabileceğini belirttiler. Kaputaş turları sizi götürüyor buraya. Suyun dibindeki yosunlara güneş ışığının gelmesi ile mağara masmavi oluyormuş.
Otelden ikinci ayrılışımız ise Kekova Tekne Turu içindi. Seçebileceğiniz çok fazla tur mevcut. Hepsi Kaleköy’e götürüyor en son, başta götürdükleri koylar değişiklik gösterebiliyor. Özellikle Kaş’tan kalkanlarla Üçağız’dan kalkanlar arasında Kaş’ın yerlileri Üçağız’dan kalkan turları önerdiler. Biz de bu nedenle Xanthos turun Kekova turunu seçtik. Max 35 kişi alıyorlar, müzik yok, yemek ve çay saati mevcut. Yemek saatindeki içecekler ve çay hariç alınan kahve vb içecekler ücretli.
Tur Kaş’tan minibüslerle Kekova’ya geçiş ile başlıyor, buradan teknelere geçiliyor. Buraya Üçağız denmesinin nedeni Kekova’ya olan 3 girişin birleşim noktası olması. Buradan ayrılarak ilk durak olan Akvaryum Koyu‘na gidiyoruz. Denizi güzel ancak hayalimizdeki Akvaryum koyu hala değil :)))
Bir sonraki durak Tersane koyu. Eski bir tersane kalıntısı ve kıyıya çıkarsanız bir Ortodoks kilisesinden kalma olduğu tahmin edilen yıkıntılar görebilirsiniz. Bize kalırsa buranın denizi ilk durağa göre daha güzeldi. İsterseniz yüzüyor isterseniz kıyıya çıkıyor isterseniz de küçük teknelerinde gözleme yapan amcayla teyzeden gözleme yiyebiliyorsunuz.
Buradan Batık Şehir’e ilerliyor tekne, yüzmek yasak olduğu için yavaş yavaş seyir halinde ve rehberin anlatımı eşliğinde ilerliyoruz. Likya, Roma ve Bizans’a ev sahipliği yapmış bir ticaret limanı burası. Nekropolis olmadığı için bir yerleşim alanı olmadığı sadece ticaret için kullanıldığı düşünülüyor. Suyu inanılmaz güzel. Bu bölgeye sadece tekne turu ile gelmek zorunlu değil, kano ile yapılan turlar da var.
Batık Şehir’den sonra Gökkaya Koyunda yemek molası veriliyor. Mini bir açık büfe. Ana yemek tek, salata ve zeytinyağlılar çeşitli. Yemekten sonra eskiden Akdeniz foklarının da yaşam alanı olduğu düşünülen (tekne vb yoğunluktan dolayı artık gelmedikleri varsayılıyor) Korsan Mağarasına uğrayıp yine yüzmek yasak olduğu için fotoğraf çekip devam ediyoruz. Gezide yüzmenin yasak olduğu Batık Şehir ve Korsan Mağarası insanın en çok yüzesini getiren yerler 😄 Yol üstünde bir kıyıya yanaşıp keçilere arta kalan yemeklerimizi verdikten sonra daha sakin buldukları bir koyda yeniden yüzme molası veriliyor. Buradaki yüzme molasından sonra Kaleköy’e geçiyoruz.
Diğer adı Simena olan bu küçük köye ulaşım için ya Likya yolunu yürümek ya da tekne bulmak gerekiyor. Araç ulaşımı yok. Köy zaten çok minik ve merdivenlerle tepeye doğru uzanıyor. En üstte kale, kral mezarları ve çok güzel bir manzara var. Kıyıda ise otelleri, dükkanları veee ev yapımı dondurmacıları. Neşeli Dondurma’dan yedik dondurmalarımızı, frenk inciri, portakal ve frambuaz aromalı. Oldukça başarılılar, özellikle de portakallı dondurma, böylesi zor bulunur. Buradan 5 dk yürüdüğünüzde su içinde bir kral mezarına ulaşıyorsunuz. Bizim gibi en tepeye çıkamayanlar için gidilebilecek noktalardan biri. Biz sadece köyün yarısına kadar çıktık, manzarayı kısmen de olsa görebileceğimiz noktaya, o manzara bile çok güzeldi.
Kaleköy’den ayrılırken hemen çıkışında Demirören koyunda meyve yüzme molası veriliyor ve dönüşe geçiliyor. Turdaki tek sevemediğimiz koy Demirören Koyu oldu. Su sıcaklığı bizi biraz bunalttı🙈
Dönüşte yine dolmuşlarla Kaş’a bırakıyorlar, oteli daha dışta olanları da otellerinden alıp bırakıyorlar yine. 9-18 arası sürüyor tur. Biz memnun kaldık turdan da şirketten de👍
Hem tur dönüşü hem de son akşamımızda Antiphellos Antik Tiyatro’da günü batırdık. Manzara 360 derece Kaş ve çok güzel. Birçok yerde günbatımı izleyebilirsiniz ama bunlardan biri mutlaka tiyatro olsun. Anadolu’nun denize dönük tek tiyatrosu olan Antiphellos merkezden 10 dk yürüme mesafesinde.
Kalan günlerimizi yine Kaş’ın sokaklarında, çarşısında ve restoranlarında geçirdik.
Kaş sokakları demek Arnavut kaldırımı taşlı yollar, begonviller ve cıvıl cıvıl mekanlar demek bizim için. Uzun çarşı kıyafetler, el işçilikleri, takılarla dolu şirin mi şirin bir yokuş. En sonunda meşhur kral mezarı var. Alışveriş için gelebileceğiniz yerlerden biri. Bir diğeri ise Uzun çarşıya dönmeden dümdüz devam ederseniz karşınıza çıkıyor. Hediyelikler, el işçilikleri, çantacılar, havlucular vb…Terra isimli dükkanı özellikle çok sevdik, yok yok..Kendinizi tutmazsanız alınacak çoook şey var, her yerden ve özellikle de gümüşçülerden 😍 Tüm yemek yerleri de aşağı yukarı bu yollar üzerinde ve hepsi birbirine çok yakın. Aralarında seçim yapmaksa bir hayli zor..
** 2.gidişimizde;
Tatilimizi Dalyan ile birleştirdiğimiz için 3-4 gece konakladık Kaş’ta. Genelde gündüzleri oteldeydik, 1 gün Jeep Safari turuna katılmak için otelden çıktık.
Turu yine önceki gidişimizde tur ayarladığımız Xanthos ile ayarladık. Kişi başı 250 TL (yemek ve kahvaltı dahil) (2021 fiyatı). Önce erken saatlerde Kaputaş’ta bir yüzme molası veriliyor sonrasında bir at çiftliğinde (Palamut Köyü Doğapark) kahvaltıya gidiliyor. Sonraki duraklar sırası ile Saklıkent Kanyonu, Gizlikent Şelalesi (burada yemek saati oluyor ve zipline vb aktivitelere de katılabiliyorsunuz) ve Patara Antik Kenti + plajı oluyor. Özel aracınız yoksa buralara gitmek için en mantıklı seçenek tura katılmak 😉
YEME-İÇME
Kaş restaurantlar, cafeler, dondurmacılar açısından özene bezene yaratılmış bir yer adeta 🎉Bir yediğiniz yerde bir daha yemek istediğiniz, yemediğiniz yerlerde de aklınızın kaldığı bir yer burası. Özellikle sezonda pek çok restoranta rezervasyon gerekli. Ünlü olanların çoğu boşuna ünlü olmamış.
Kaş’ta sık sık karşınıza çıkacak bazı tatlar var. Öncelikle onlardan bahsetmek istiyoruz.
1. Frenk inciri – Dikenli incir, kaktüs inciri gibi farklı isimlerle de görebilirsiniz. Soğuk olarak satılıyor ve yeniyor. Çekirdekleri taş gibi ama ayıklanmıyor direk yutuyorsunuz. Tadı neye benziyor deseniz çıkaramayız ama tatlış tatlış bir meyve.
2. Waffle dondurma – Görünüşte dikkat çekse de aslında çok bir numarası yok. Kornet zaten waffle benzeri bir yiyecek, normal kornet şeklini vermiyorlar da daha yayvan katlıyorlar. Şekil değişik lezzet aynı. Farklılık arıyorduk, sevdik 😊
3. Yanıksı dondurma – Kaş’ın meşhur dondurması. Keçi sütünden dondurma yaparlarken özellikle yakıyorlarmış. İsli bir tadı var dondurmanın. Biz çok ısınamadık ama denemek şarttı tabi kiiii.
5. Buzlu badem – Çok farklı bir lezzet değil evet ama Kaş’ta çok yaygın. Meydanda sürekli satılıyor ve bademler Datça’dan geliyor. Yediğiniz zaman lezzetinden anlaşılıyor zaten.
6. Midye – Mavi Bar’ın oradaki midyecinin kuyruğundan lezzetini tahmin ediyoruz. Biz denemedik ama siz deneyebilirsiniz, her yerde olduğu gibi burada da midye favori lezzetlerden.
Biz de 6 gece boyunca farklı yerleri ve bahsettiğimiz tatları hatta daha fazlasını denemeye çalıştık vaktimiz yettiğince. Bunları da kendimizce puanlayıp size fikir vermesi için buraya bırakıyoruz 😉 Göreceğiniz listede lezzetler hep 4.5 – 5 puan tutar ama biz puanlarımızı ortam-manzara, yemek, personel vb toplu değerlendirerek verdik. Genel görüşlerimizi de yazdığımızda puanlar nereden gitti belli olacak 😄
>>RESTORANTLAR
Zaika 5⭐ – Rezervasyonsuz gittiğimiz halde yer ayarlayıp, hiç güler yüz eksik etmeyen bir işletme. Yemekler gerçekten efsane ve etlerinin yumuşaklığı, lezzeti inanılmaz. Kocaman bir menü yerine daha sınırlı ancak yeterli çeşitleri var, özen ve lezzetin sebebi bu da olabilir. Fiyatlar çok normal (2019). Küçük bir bahçede meyve ağaçları altında, güzel müzikler eşliğinde, keyifli bir akşam geçirmek istiyorsanız 2 ay önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Biz erken gittiğimiz için biraz da sezon sonu olmasının ekmeğini yedik gibi, o yüzden siz rezervasyonu ihmal etmeyin 😄😅
Zaika’da tercihlerimiz Hatay usulü mütebbel, Antakya usulü zeytinleme, çıtır beyti, şaşlık kebabı, rakı ve şalgam oldu. İkram olarak gelen biberli ekmek dahil hepsi 5 yıldız.
Müpptela 4.5 ⭐- Malum Zaika aylar önceden doluyor, ona gidemeyenler de burayı dolduruyor. Biz de denemek istedik. Fette, acılı Cunda, mütebbel, şaşlık ve küşleme yedik. Mezeler daha lezzetli olabilir ama etler, ortam ve ilgi alaka çok güzeldi.
Nereid Meyhanesi 3.5 ⭐ – Yıl dönümü yemeğimiz için gittik. Manzarası bir harika ama maalesef lezzetler ve ortam ortalama. Köpoğlu, avokadolu patlıcan, Yunan cacığı, Atatürk mezesi, hardallı enginar (favorimiz), Akdeniz topu (yengeç), levrek simidi (asla Cunda’da yediğimizle yarışamaz), paçanga ve güveçte kaşarlı mantar yedik. Pişman değiliz ama bizi diğer yerler kadar mutlu etmedi.
Butka Sokak Lezzetleri 4⭐ – Ev yemekleri için Kaş’ta ikinci adresimiz. Çeşit ve lezzetler iyi.
Bay Rıza 5⭐ – Hiçbir yerde yer bulamayınca tesadüfen oturduk aslında ama iyi ki de oturmuşuz. Güneşi batırmak için çok uygun keyifli bir terasları var. Birkaç katlı olduğu yeri fazla, yine de özellikle teras için rezervasyon yaptırmakta fayda var. Sadece meze, ara sıcak, alkol ile bir akşam geçirirseniz buranın da fiyatları normal. Lezzetler de 5 yıldız. Çalışanlar güler yüzlü ve hoş sohbet.
Biz 2 çift olarak gittik. 5 çeşit meze (girit ezmesi, kaya koruğu, ahtapot salatası, avokado salatası , bir de adını bilmediğim bir meze -çünkü ben seçmedim, Enes de hatırlamıyor 😅), ortaya ızgara ahtapot ve şarap söyledik. Hepsinden de memnun kaldık.
Kaş’ım Ev yemekleri 4.5⭐ – Rakı-balık yapmaktan bıkınca ev yemeği arar oluyor insan. Fiyatları birçok yere oranla daha uygun. Küçük ama ferah bir yer. Sahipleri güler yüzlü ve cana yakın.
Favorimiz Yunan musakkası. Mutlaka yiyin. Zeytinyağlılardan da gönül rahatlığıyla seçim yapabilirsiniz. Pişman olmazsınız.
Çınarlar Pide 4.5⭐ – Çok sevilesi çalışanları olan ve mutlaka uğramak isteyeceğiniz bir pideci. Otantik dekorasyonlu bahçesinde bir yanda Yeşilçam yıldızlarının fotoğrafları bir yanda dünyanın dört bir yanından ülke isimleri arasında oturup yemeğinizi yiyorsunuz. Fiyatlar normal (2019), hele de ikram göz önünde bulundurulunca. Lezzet olarak ortalama ile güzel arasında.
İkram olarak sigara böreği getirip gönülleri fethediyorlar. Sonrasında da pidelerin yanında acı sos ve haydari getiriyorlar ki kesinlikle çok güzel bir hareket. Pidenin hem tadını hafifletiyor hem de farklı bir lezzet katıyor. Yemeğin yanında içtiğimiz açık ayranları da çok güzel.
Sardelaki 4⭐ – Kaş’a giderken rezervasyon yaptığımız tek yerdi. İyi ki de yaptırmışız diyoruz masamızın yerine bakınca. Üst üste birkaç platformdan oluşuyor Sardelaki. Ne kadar erken rezervasyon yaptırırsanız denizin hemen üstündeki platforma denk gelme ihtimaliniz o kadar yüksek. Fiyatlardan ve lezzetten yana bir sorun gözlemlemesek de ilgi ve güleryüz çok az. Kibar olmayan bir havaları da var. Böyle güzel ortamı ve lezzetleri olan bir işletmeden daha iyi çalışanlar beklerdik.
Kabak çiçeği dolması, havuç tarator, köpoğlu, havuçlu cevizli kabaklı, sardelaki ezme, kaşarlı mantar ve kalamar ızgara söyledik. Porsiyonlar fena değil, lezzet güzel, ortam çok güzel. Daha güzel bir başlangıç yapsaydık daha çok sevebilirdik. Yine de romantik ve sakin bir akşam geçirmek isterseniz tercihiniz olabilir.
Bay Köfte 3.5⭐ – Antalya’ya gelip de piyazını yemeden olmaz dedik. Esnaf lokantası her zaman lezzetlidir mantığı ve ufak araştırmalar sonucunda Bay Köfte’ye geldik. Lezzet 5 yıldız gerçekten. Ancak ortam ve personel orta karar. Fiyat normal (2019-2021).
Porsiyon ızgara köfte ve Antalya piyazı istedik. Kabak tatlısı da çok güzel oluyormuş ancak biz yemedik.
>> CAFELER
Kaş Tava Dondurma (Marina Restaurant) 5⭐ – Kaş meydanda en çok kuyruk göreceğiniz tava dondurmacı. Yapılışı küçük bir şov, tadı ise çok güzel. Buz kaplı tepsilerde seçtiğiniz 3 meyve, süt+sahlep karışımı ve 1-2 yardımcı ögenin iyice karıştırılması ile yapılıyor. Önerimiz nutellayı ve cici bebeyi mutlaka ekletmeniz 😋
Biiisstt Sandwich 4.5⭐ – Dönerken yolluk olarak aldık sandviçlerini. İçerisine sürdükleri cevizli sos ile ezineli sandviç bile ilgi çekici olmuştu. Tüm sandviçleri tam buğday ekmeğine olduğu için ayrıca etkilendik tabi ki. Size de herhangi bir gün yolluk olarak öneririz.😋
Echo bar 5⭐ – Kokteylleri gayet lezzetli, canlı müziği bir o kadar keyifli. Mutlaka uğrayın.
Deja-vu Bar 4⭐- Akşamları çaldıkları şarkılarla ilgimizi çektiler. Placebolar, Arctic Monkeysler..Eskiler ve az bilinenler..Pub-cafe karışımı bir havası var, gece saatlerinde manzara anlaşılmıyor ancak gündüz ve güneşin batış zamanında oturmalık bir yer. İçtiğim kokteylleri güzeldi ancak servisi biraz uzun sürdü.
Feride Cafe 4⭐ – Renkli renkli makaronlarla ilgimizi çeken cafe. Açık havada oturma alanı ferah, ağaçlık. Suflesi ve makaronu güzel. Personel, cafenin kendisi ve çeşitleri orta karar diyebiliriz.
Bir de tabi ki aklımızın kaldıkları var, onları da buraya not edelim:
💭Miskin Kahvaltı
💭Doğal Anne Eli Atölye kahvaltı (Kaş merkezdeki küçük standlarından turunç reçeli ve patlıcan reçeli aldık. Reçelleri çeşit çeşit, sosları, erişteleri, pekmezleri..Ürün çeşitleri fazla ve reçelleri lezzetli. Dolayısıyla kahvaltılarını da çok merak ettik🤗 )
((Buarada patlıcan reçeli de çok yaygın, otelde de her sabah vardı. Uzun sivri bir patlıcandan yapıyorlar, pazardan olan fotoğraflarda görmeniz mümkün. ))
💭Loop (Temmuz ayı hareketli geçti, grupların konser verdiği mekan Kaş için burası. Ancak Ağustos ayında konser olmadı ne yazık ki. Bizim de ortamında biraz aklımız kaldı.)
Bizden şimdilik bu kadar. Diğer gezilerimizde ve bir gün yine Kaş’ta buluşmak üzereee..Bizimki gibi lezzetli bir tatil geçirmeniz dileğiyle 🎈
Öteki adıyla Alibey Adası olarak da bilinen ve adaya geçerken göreceğiniz ilk boğaz köprüsünün yapıldığı yer olan Cunda’ya Altınoluk’ta yazlığa gittiğim 8 sene boyunca her sene en az 2 defa, 2017 senesinde Enesle, 2018de ise 19 Mayıs tatilinde kız arkadaşlarımla gittim. Her seferinde aynı tatla, aynı mutlulukla, aynı iç sıcaklığıyla gezdim ve kaldım.
Balıkesir ili içinde ve özellikle Edremit-Ayvalık civarında oturanlar için adaya günübirlik bir gezi mümkün. Biz hafta sonu kaçamağı yaparak kalmayı tercih etmiştik 😍
Cunda küçük bir yer olduğu için yapılacaklar da yenecekler de birçok tatil beldesine göre sınırlı. Bu da hem anlatmayı kolaylaştırıyor hem de burayı hafta sonu kaçamakları, 2 günlük ve/veya günübirlik tatiller için ideal yapıyor. Belki de bu yüzden seviyoruz Cunda’yı. Sizi acele ettirmiyor, tadını ala ala havasını soluya soluya geziyorsunuz 🤩 Bir yandan da her isteği karşılayan bir konuma geldiğini de eklemek isteriz. Kahvecilerin, müzikli yerlerin, meyhanelerin sayısı artmaya başladı, gece hayatı biraz daha gelişti ama biz hala bir miktar sakinlik için Cunda’yı tercih edebiliyoruz.
ULAŞIM
Şehir içi ulaşım kolay, biz şehir dışından ulaşıma değinmek istiyoruz..
Balıkesir dışından gelenler için ilk adres Edremit havalimanı, oradan da Ayvalık’a giden dolmuşlar. Havalimanından uçaklara göre servisler veya Ayvalık’a giden dolmuşlar kalkıyor. Bunlarla merkeze gidiyoruz. Motor veya minibüs ile adaya devam ediyoruz.
– Motor Ayvalık çarşının oradan kalkıyor. Yaklaşık 20-25 dakika kadar sürüyor. Varış noktası Namık Kemal mahallesi. Gece 12den sonra sefer yok (siz yine de saat tabelasına bakın, gittiğiniz yıl işler değişmiş olabilir 😉) Bir de eğer şanslıysanız özellikle Ağustos ayında missss gibi incir kokusu eşliğinde bu yolculuğu yapabilirsiniz.
– Dolmuşlara ise Ayvalık merkezden biniyorsunuz, ilk boğaz köprüsünden geçerek Namık Kemal mahallesine yakın bir noktaya kadar sizi götürüyorlar. Özellikle gece geç saatteki ulaşım alternatifiniz bu dolmuşlar oluyor. Biz Enesle geç saatte, kızlarla da çok erken saatte vardığımız için dolmuş kullanmıştık.
Gün içi ulaşımda konakladığınız yere göre seçim yapabilirsiniz.
Peki Cunda’ya ne zaman gidelim derseniz; yaz aylarının coşkusu başka olsa da yaz ve bayram dönemlerinde çok kalabalık olduğunu belirtmek isteriz. Tadını doya doya çıkarmak için ilkbahar dönemi en güzeli olacaktır. Ama denize o dönemde herkes girebilir mi emin değiliz 😄
Mevsimi seçtik, ulaşımı ayarladık, kaldı konaklama seçimi…
KONAKLAMA
Konaklama önerilerimiz Namık Kemal mahallesinde. “Gezin ve şunu yiyin/için” denen her yer adanın bu kısmında diyebiliriz ⤵️
Önerilerimizden ilk ikisi bizim tecrübe ettiklerimiz, diğerleri arkadaşlarımızdan aldığımız öneriler. Enesle kaldığımız Taş Bahçe Butik Otel’i de, kızlarla gittiğim Ada Pansiyon’u da gönül rahatlığıyla öneririz.
Her ikisi de oldukça merkezi, personelleri açısından sorun yaşamayacağınız sakin konaklama seçenekleri.
– Taş Bahçe Butik Otel ana cadde üzerinde kolay ulaşılabilir bir butik otel. Serpme kahvaltınızı bahçede yapıyorsunuz. Çeşit ve lezzet olarak yeterli bir kahvaltı. Gazetenizi alıp sakin bir sabaha merhaba diyebilirsiniz. Biz ön tarafta balkonlu odada kalmıştık. Akşam Cunda ve Ayvalık manzarasına karşı balkon keyfi zevkli oluyor. Gürültüden ve temizlikten yana da hiçbir şikayetimiz olmadı👍
– Ada Pansiyon’un sadece 3 odası var. Genelde hemencecik dolar. Efsane bir kahvaltısı var. Sahibi Arzu Hanım Giritli olduğu için oranın tatlarını da gerek kahvaltısında gerek akşam hazırladığı mezelerde size sunuyor. Ada Pansiyonun mutfağı akşam küçük bir meyhane olarak işliyor. Lezzetine doyum olmuyor diyebiliriz👍
1.Cookpoint‘te kahvaltı. Gitmeden önce araştırmış ve ilk sabah kahvaltımızı burada yapmaya karar vermiştik. Boool bool çeşit, havadar bir bahçe, güzel renkler ve çiçekler bizi karşıladığında “adaya hoşgeldik, iyi ki geldik” dedik🍳😍
2. Ada Pansiyon’da kahvaltı. Öyle bir yemişiz ki fotoğrafını çekmeyi unutmuşuz, kısaca bu şekilde özetleyelim😂
3. Ada Pansiyon’da rakı-balık-meze. Konakladığımız yer olduğu için deneme şansımız oldu, çok fazla masa olmadığı için servis rahat, mezeler efsane, klasik bir Cunda ara sokağında mavi-beyaz konseptte ve fasıl eşliğinde.
4. Sahildeki balıkçılarda rakı-balık-meze. Spesifik bir yer söyleyemeyeceğiz, fiyat aralığı ve meze içeriği olarak pek çoğu aynı. Çok fazla vaktimiz olmadığı için de deneme fırsatımız olmadı, ancak hepsi her daim dolu olduğuna göre vardır bir hikmet diyoruz 😄
5. Taş Kahve’de dibek kahvesi. Adanın en meşhur yerlerinden biri. Zamanında dizilere de konuk oyunculuk yapmış olan Taş Kahve’de kahvelerinizi yudumlayabilir ve giderken de paketle alabilirsiniz.
6. Dondurmacı Cemal’de kavunda dondurma. Sahildeki dondurmacılar arasında yıllardır dondurmalarını tercih ettiğim yer olunca çekirdek ailemizle de tercihimiz oldu. Çeşitleri bol, dondurmaları lezzetli.
7. Ve tabi ki ayvalık tostu. Biz adada motorun orada küçük bir cafede yemiştik, çok da güzeldi. Adını fotoğrafımız sayesinde bulduk, umarız hala açıktır.
8. Sahildeki birçok yerde tarçınlı lokma. Lokma çok severiz, tarçınlısını ilk adada yiyince oraya özel bir tat oldu bizim için. Mesleki deformasyon olarak da kan şekerimizi de dengeler düşüncesi hakim olunca tercih hep tarçınlı oldu 😁
9. Ayvalık Imren Pastanesi‘nde höşmerim ve sakızlı kurabiye. Özellikle Ege kıyılarında sıklıkla duyacağınız bu iki tadın Balıkesir’deki adresi. Höşmerim daha çok Balıkesir ile özdeşleşmiş sütlü bir tatlı, isminin “hoş mu erim?” sorusunun söylene söylene değişmiş hali olduğu anlatılır.
10. Mehmet Usta Ev Yemekleri’nde kabak çiçeği dolması. Yine özellikle Ege kıyılarında sıklıkla duyacağınız bu tadın bizim için Balıkesir’deki adresi. Taze taze yapıp müşteriye sundukları için gün içinde geç saatlere kalmaz. Öğlen saatinde yemeye çalışın. Motorun ordaki çay bahçelerinin arkasındaki ara sokakta yerleri.
GEZİLECEK YERLER
1. Ada turu – Sahil kesimi, çarşısı ve biraz daha derinliklerini kapsayacak bir tur..Rahmi Koç Müzesi, Panaya Kilisesi, tarihi yel değirmeni, Agios Yannis Kilisesi (Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı olarak da bilniyor), Aşıklar Tepesi..Gezilecek yerler hep aynı güzergahta, aynı günde gezmeniz mümkün. Aynı zamanda sokaklarda kaybolmayı unutmayın, Rumlardan kalma birçok ev ve arnavut kaldırımlı sokaklar sizi karşılayacak.
2. Gün batımında Şeytan Sofrası – Belli saatlerde Ayvalık çarşıdan otobüs kalkıyor, sezona göre saatler değişebiliyor. Yoksa taksi ile de ulaşım mümkün. Hayatta görebileceğiniz en güzel manzaralardan birisi. Gün içinde de gidilebilir ama gün batımının güzelliği başka.
3. Denizde bir gün – “Çataltepe” plajı ulaşımı dolmuşla sağlayabileceklerinizden biri. Denizi fena sayılmaz, kolay kolay derinleşmiyor ama bazen çok rüzgarlı oluyor. Enesle gittiğimizde yarım günü buraya ayırmıştık. “Patriça” koyu ise havuz gibi, dalgasız ve zor derinleşiyor. Ulaşım için araba veya taksi gerekiyor. Bir küçük ipucu arabanız yoksa bazı otellerin orada kendi plajları var, siz de yer ayırtarak faydalanabiliyorsunuz ve bu otellerin servisleri ile koya ulaşabiliyorsunuz (Foto 1: Çataltepe, Foto 2: Patriça).
4. Tekne turu – Günübirlik tur satan yerlerden alabilirsiniz. Genelde büyük teknelerle yapılıyor turlar, tüm gün sürüyor.
5. Kazdağları turu – Günübirlik tur satan yerlerden alabilirsiniz. Farklı yerlere giden turlar var, merakınıza ve vaktinize göre seçim sizin. Vaktiniz varsa Sarımsaklı plajı da gidebileceğiniz yerler arasında. Ayvalık çarşıdan toplu taşıma ile ulaşım mevcut. Ayrıca uzun süreli bir tatilse Asos tarafına da küçük bir gezi yapabilirsiniz.
.
Dipnot 1: Cunda’ya yaklaştığınızda büyük ve tarih olarak eski ama yenilenmiş güzel bir bina göreceksiniz. Orası Despot Evi, Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden din adamı öldükten sonra ev farklı amaçlar için kullanılmış şimdi ise güzel bir otele ev sahipliği yapıyor.
Dipnot 2: Sahilde dolanırken yerde metalden yapılmış bir oval ve sayılar göreceksiniz, bu da Anelemmatik Güneş Saati. Bu saati gördüğünüzde güneş ışınlarının geliş açısına göre gölgenizin düştüğü konumdan yola çıkarak saati tahmin etmeye çalışabilirsiniz.
Dipnot 3: Sokaklarda kaybolurken yolunuzu Atölye Patika’ya düşürmeyi unutmayın. Zeytin ağacından tepsiler, bez çantalar, mis kokulu merhemler..Oradan aldığımız “Derin Nefes Merhemi” hala burun tıkanıklığı ve baş ağrımızın 1 numaralı ilacıdır 😇
Bizim 2 kalmalı gezinin de özetini buraya iliştiriyoruz;
Gezi 1:
– Ada’ya gece varış
– İlk gün kahvaltı sonrası deniz keyfi ve gün batımında Şeytan Sofrası
– İkinci gün kahvaltı sonrası ada turu, Ayvalık turu ve gece dönüş
Gezi 2:
– Adaya sabah varış
– Uzun bir kahvaltı sonrası Ayvalık ve Şeytan Sofrası turu
– İkinci gün kahvaltı sonrası ada turu ve akşam dönüş
Rehberimizin size yardımcı olmasını umarak, bir sonraki yazıda buluşmak üzere diyoruz 😍
Biraz da ana temamız olan müzik kısmından bahsederek devam edelim; gruplar büyükten küçüğe 10 numara. Sahneler çok iyi, ses sistemi oldukça kaliteli. Alan çok geniş olduğu için sahnelerin yanında ekranlar var, bu nedenle en uzağa bile sandalyenizi atıp rahatça konserleri izleyebiliyorsunuz.
Çok çeşitli sahneler var. Headlinerların yer aldığı Dan Panaitescu Ana Sahnesi, daha küçük ama tanınmış grupların yer aldığı Mastercard Stage, etnik kökenli müzik ve dans gruplarının yer aldığı Caravan Tent, dünyanın farklı yerlerinden daha yeni sanatçılara ayrılmış Europe Stage (ki geçen sene Ezhel’e yer verilmişti, bu sene ise aynı sahnede Ringo Jets izleyeceğiz) veya tüm gün müziğin çaldığı, insanların ise değişik ama güzel bir kafayla dans ettiği gecelerin parlayan yıldızı Colosseum’da ve daha nicelerinde kendinize bir yer bulabilirsiniz 🎉
İlk gittiğimiz gün açılışı ana sahnede Oscar and the Wolf ile yaptık. İlk Nilüfer Müzik Festivali’nde izlemiştik, Sziget performanslarını çok merak ediyorduk ve pişman etmediler. Lana Del Rey’i de İstanbul’da izleme şansımız olmuştu, bu sefer kalabalıktan daha uzakta sandalyelerimizi atıp, şarabımızı açıp dinleyerek tadını çıkardık. Devamında Arctic Monkeys’i dünya gözüyle görmek, Dua Lipa’yı o kadar yakından izleyip kendinden geçmek, Wonderwall’u Liam Galagher’dan canlı canlı dinleyip büyülenmek, Kygo ile çılgınca dans etmek vardı. Her şarkı, her dans, her şov iyi ki gelmişiz dedirtecek düzeydeydi. Aynı zamanda yepyeni gruplarla tanışma fırsatı da sundu Sziget bize, ve tribute gruplarının da gerçekleri kadar başarılı olabildiklerini gösterdi 🤩🤩🤩
Sziget’i tek başına bir müzik festivali olarak adlandırmak da haksızlık olur gibi. Bambaşka bir dünya içerisi..1 hafta boyunca hiç sıkılmadan birçok aktiviteyi aynı yerde yapmanıza imkan veren bir festival. Kahvaltınızı edip spor yapmaya gidebilirsiniz, günün farklı saatlerinde eğitmenlerle yoga yapabilirsiniz. Öğleden sonra konuşmalara katılabilir veya küçük sahnelerde konserleri dinleyebilirsiniz. Sahilde güneşlenebilirsiniz (Dipnot: Sahil kısmı biraz dar ve yüzme için sığ bir alan ayrılmış durumda, daha çok çimmek için kullanıyorsunuz ama ne olacak ki? Hayatınızda kaç kez Tuna Nehri’ne girme şansı yakalayacaksınız 😏😏 ). Yine sahilde ve çeşitli alanlarda workshoplara katılabilirsiniz. Sinemaya gidebilirsiniz. Hava kararmaya başladığında büyük sahnelerin de hareketlenmesiyle sağdan soldan bandolar karşınıza çıkacak, publarda eğlenceler ve bir yerlerde ateş gösterileri başlayacak, HAZIR OLUN! Dans gösterileri, dev bir sokak tiyatrosu, sirk eğlenceleri, lunapark da havanın serinlemesi ile aktif hale geliyor. Dev sokak tiyatrosunda uçarak gösteri yapan tiyatrocular ve izlediğimiz Compagnie Bilbobasso’nun Amor isimli gösterisi unutulmazdır bizim için (İzlemek için tıklayın).
İçeriyi keşfetmek ve sindirmek gerçekten de 6-7 gün istiyor. Daha az vaktiniz var ise farklı gün sayılarında biletlerde satılıyor ama dileriz ki tüm festival için vaktiniz olur 😇
Her konserinde, gösterisinde, lunaparkında, içinde bulunduğumuz her anda çok eğlendiğimiz ve iyi ki geldik dediğimiz keşke bizde de olsa dedirten bir festivaldi. Aynı zamanda Budapeşte’yi rahat rahat gezebilmek için güzel bir fırsat oldu bize. Budapeşte yazımız için de buraya tıklayabilirsiniz 😉
Son olarak dileriz ki gidecek ve gitmeyi düşünen herkese faydalı bir yazı dizini olmuştur. İyi eğlenceler!
Ulaşım ve Konaklama yazımız için buraya tıklayınız 🥰
Festival içerisinde kocaman ve oldukça çeşitli bir yemek alanı (vejetaryen ve glutensiz seçenekler dahil), ortak tuvalet ve duşlar, publar, oyun alanları, lunapark, sirk ve nehre girmenize imkan veren bir sahil var. İçerisi küçük bir kasaba gibi adeta 🌇
İçerideki harcamalarınız için Masterpass bilekliğiniz oluyor. Telefonunuzdaki uygulamadan bilekliğinize yükleme yapıyorsunuz. Kasadaki okuyucuya bilekliğinizi yaklaştırarak kolayca ödemenizi gerçekleştiriyorsunuz. Yöntemin böyle hızlı olması nedeniyle hiçbir standda kolay kolay sıra oluşmuyor 👍
İçeride en temel besinlerin fiyatları 5-10 euro arası değişiyordu gittiğimiz sene (2018). Çok lezzetli pizzalar ve hamburgerler yediğimizi, bizim pişiye benzeyen “Langos”larını çok sevdiğimizi belirtebiliriz. Bir de tatlılar 😍
Langosh 🙂
Su satın almanız şart değil, çeşmeden doldurabiliyorsunuz. Sadece kuyruk olmayan saatleri iyi tespit etmeniz lazım. Daha fazla yiyecek opsiyonu veya daha hesaplı bir yeme içme için festival alanı içindeki marketleri (Aldi vb) veya festival alanına 10 dk yürüme mesafesindeki Auchon’u kullanabilirsiniz. Bildiğiniz Carrefour 😄
Gün içinde saatlik bir ücret karşılığında cep telefonunuzu şarja bırakabiliyorsunuz. Konaklama biriminizde priz yoksa hem telefonu hem powerbanki bırakmak için iyi bir olanak 👍
Festival sürecinde H&M’de indirim yapılmıştı Szitizenler için 2018’de. Bilekliğimizi göstererek yaklaşık %20 indirimle alıyorduk her şeyi. Aynı zamanda 2-5-13 günlük CityPassler mevcuttu. Bunları alırsanız birçok ulaşım şekli, kaplıca, bot partileri vb ücretsiz ya da indirimli. Mesela biz meşhur Szechenyi Kaplıcaları’na tek seferlik ücretsiz girişten yararlanmıştık (Bu deneyime daha sonra “Budapeşte” yazımızda deyineceğiz). Passler sayesinde festival alanına ilk gidişi ve/veya alandan ayrılışı ücretsiz özel servisler ile sağlayabilirsiniz. Biz 5 günlük pass almış ve denk getirememiştik ama kaplıcayı kullanmıştık 🙈 Buarada belediye otobüsü ile de ücretsiz ulaşım imkanı vardı geçen sene. Yaniiii kampanyaları öğrenmeyi ve festival alanındaki Info Desk’i ziyaret etmeyi unutmayın demek istiyoruz 🤩
Buarada size bir Sziget pasaportu verecekler. İçinde sizin doldurup hatıra olarak saklamanıza el veren bir bilgiler kısmı ve festivale dahil aklınıza gelebilecek tüm detaylar var. Festival haritası, şehir bilgileri, konser ve etkinlik detayları, şehri gezmeniz ipuçları, araç kiralama önerileri ve daha niceleri. İçerdeki her şeyi kolaylaştırmak ve güzelleştimek için uğraşmışlar ❤
Yediklerini değil gördüklerini anlat diyorsanız buraya tıklayarak devam edebilirsiniz 😉
2 yıllık bir hayal sonunda geçen yaz nikah tarihimiz dahil her şeyi ona göre ayarladığımız festival..
1993 yılından beri Budapeşte’nin Eski Buda Adası olarak da anılan Sziget adasında gerçekleşen festival her sene Ağustos ayında dünyanın her yanından insanları ve 1000’e yakın sanatçıyı ağırlıyor. 7 gece 8 gün süren festival size unutulmayacak konserler ve unutulmayacak bir tatil sunuyor.
Geçen yıl 7-14 Ağustos tarihlerinde yapıldı, bu sene 11-18 Ağustos 2019’da 27.si düzenlenecek. Biz de geçen seneki tahmini 595 bin katılımcıdan ikisiydik 🙂
Haydi başlayalım!
Ulaşım
Biz Prag – Viyana rotasından sonra gittiğimiz için Viyana’dan Budapeşte’ye FlixBus ile geçtik. Budapeşte’ye vardıktan sonra gitmeniz gereken yer Batthyany Ter. Kelenföld’den (otobüs terminali) 4 ve 2 numaralı metro hatlarını kullanmıştık ancak en kısa 19 numaralı tramvay ile geçilebiliyor. Batthyany Ter’e ulaştığınızda H5 nolu tren ile Filatorigat’a gidip 10 dk.lık bir yürüyüş sonunda Sziget adasına varıyorsunuz. Başka bir alternatif de botla geçişti, başka bir gün kullandık oldukça keyifli bir yolculuk oluyor ve festival alanına yürüyüş mesafesi daha kısa. Yıllar içinde ulaşım alternatiflerinde değişimler olabilir, son kontrolleri yapmayı unutmayın 😊
Adaya vardığınızda sizi karşılayan rengarenk “hoşgeldiniz” bayrakları arasından girişe ulaşıyorsunuz, bu bayraklar her dilde ve bizi en sonda Türkçe olan karşıladığında güne puanımız 10 üzerinden 10 olmuştu 😎
(Küçük bir not: Botla adaya geçerseniz bu yola denk gelmiyorsunuz adaya girerken.)
Diğer bilgilere geçmeden önce giderken yanınızda bulundurmanız halinde hayatınızı kurtaracak küçük detaylardan da bahsetmek isteriz :
– Kaplıcalar ve sahil için plaj malzemeleri
– Güneş kremi
– Powerbank (şarj için her zaman uygunluk olmayabilir)
– İnce bir battaniye (geceleri serin oluyor)
– Yastık
– Taşınabilir ışık
– Kitap (gün içinde okumanıza el veren çok huzurlu köşeler mevcut)
Bilet İçeriği ve Konaklama
Festivale gelmek için ödenen giriş ücretine ortak alanda kendi çadırınızla konaklama dahil. Biraz özellikli bir alanda konaklamak isterseniz o bölgenin biletini de ayrıca almanız gerekiyor. Havuzlu bir VIP alanda, İtalyan kültürüne veya İspanyol kültürüne göre hizmet veren kamp alanlarında, glamping alanlarında veya karavanınızda bile konaklayabilirsiniz. Buarada çocuklu aileleri de unutmamış ve aile kamp alanı da ayrıca oluşturmuşlar.
Her kamp bölgesinde farklı konaklama opsiyonları da mevcut. Ahşap evler, boy boy ve çeşit çeşit hazır kurulmuş çadırlar..
Biz glamping opsiyonlarından PodPad kasabasındaki 2 kişilik standart PodPad’i seçmiştik. Burası rengarenk küçük evlerden ve Bellepad adında çadırlardan oluşuyor. Kapınızı açtığınızda karşı komşunuzla selamlaşarak güne başlıyor ve isterseniz evler ortasındaki tahta masalarda kahvaltı edebiliyor, yemek yiyebiliyor ve sohbet edebiliyorsunuz. Hatta güneşlenebiliyorsunuz ✨😉
Bizim seçtiğimiz PodPad sayesinde kapısı kitlenebilen özel bir evimiz vardı. İçerisinde yatak, eşya koymak için küçük raflar, priz ve loş bir ortam yaratan led ışıklandırma mevcut. Konaklama şeklimize özel ek ücret ödeyerek kamp sandalyesi ve masası aldık. Battaniye ve yastığımızı şehirden uygun fiyatlı olarak temin ettik. Farklı konaklama tiplerinde bu detaylar fiyata dahil olabiliyor, açıklamalar sizi yönlendirecek şekilde sitede oldukça detaylı olarak yazıyor. Tüm detaylar için tıklayınız .
En önemli noktalardan biri ise tuvalet ve duşlardı bizim için. Kalabalık, pis veya sayıca yetersiz olması durumu bizi hep düşündürür ancaaak bu konuda da Sziget yüz güldürüyor. PodPad alanı içerisinde ortak duş ve tuvaletler sayıca yeterli ve her an tertemiz 👌
Yerleştiysek yeme-içme vb detaylar için buraya tıklayarak devam edebilirsiniz 😍
Haziran’da yaptığımız Atina gezimizin temelinde Meteora gezimiz vardı. 3. günümüzü tamamen Meteora gezimize ayırdık. 10-14.yüzyılda inzivaya çekilen keşişlerin bu bölgede 20-24 manastır inşaa ettirdiği tahmin ediliyor, şuan 12 adet kalmış ve bunların 6sı kullanımda ve geziliyor. Doğası inanılmazzzz…UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yerini alması tesadüf değil yani 🤩
Atina-Kalambaka arası gidiş-dönüş için seçebileceğiniz aktarmasız tek bir tren var, 07.20 Athens Railway Station’dan gidiş ve 17.15 Kalambaka tren istasyonundan dönüş. Kaldığınız konuma göre rome2rio veya google haritalar desteği alarak Athens Railway Station’a ulaşım alternatiflerini öğrenebilirsiniz.
Kalambaka’ya vardığımızda tepeye gitmek için 3 alternatifimiz vardı; 1 saatten fazla bir tırmanış, tur şirketleri ile anlaşmak, taksi.. Biz taksiyi seçip yürüyüşü dönüşe bıraktık ve hiç pişman olmadık. Taksi sizi tepeye 10 Euro’ya çıkarıyor, Ilıas’a denk gelirseniz çok keyifli bir yolculuk olacağını söyleyebiliriz 🙂
Ilias bizi en tepedeki büyük manastırda bıraktı, Holy Monastry of Great Meteora. Salı günleri kapalı olduğu için biz gezemedik. Sizin gezme şansınız olursa merdivenler gözünüzü korkutmasın, inip çıkması o kadar zorlamıyor.
Tepeden inerken Meteora’daki en büyük ikinci manastır olan Varlaam’a rotamızı çevirdik. İçerisinde Meteora ile ilgili bir müzesi var, Osmanlı’dan bir mektup da burada sizi karşılıyor. Sonrasında da inişimize devam ettik, iniş yeri olarak Kalambaka yerine Kastraki’yi seçtik, çünkü taksi ile giderken yanından geçtiğimizde evleri ve Meteora manzarası içimizde kaldı. Yol üstünde Rousanou Nunnery’ye çıktık ancak içine girmedik. Burası tüm fotoğraflarınızda arkada çıkan minik kayalığın üstündeki yer 🙂
En etkileyici olanlarının ilk ve ikinci manastır olduğunu düşündüğümüz ve yürüyerek dönmeyi hedeflediğimiz için biz tüm manastırları gezmedik ancak vaktiniz var ise o harika doğada biraz daha kaybolmak için hepsini gezmeyi tercih edebilirsiniz. Küçük bir hatırlatma; her manastırın giriş ücreti 3 Euro (2019). Merkeze inerken Kastraki’nin son noktasına yakın olan Boufidis Greek Tavern’de tavuk ızgara ve sarımsaklı cacıklarımızı yiyip yola devam ettik. Yürürken sık sık arkanıza dönüp manzarayı kontrol etmeyi ve yol üstündeki çeşmede serinlemeyi unutmayın. Kalambaka merkezdeki Cafe Zoomserie’de dondurma molası verip sonrasında trene yetiştik.
Unutulmayacak güzellikte manzaralarla ve aldığımız bol oksijenle doğaya doyarak şehre döndük. “Ölmeden önce görülmesi gereken yerler” listemizde bir yer daha silindi 🙂
Süresi dolmadan Belçika tatilimizden kalan vizemizi değerlendirmek istedik ve arayışa girdik. Birkaç kriterimiz vardı:
1- Yakın olmalıydı.
2- Çok fazla vaktimizi almamalıydı.
3- Bütçemizi çok zorlamamalıydı.
Sonuç komşumuza çıktı. Uçak biletimizi Skyscanner üzerinden giderek Aegean Airlines’tan aldık. 2 Haziran 16.00 gidiş ve 5 Haziran 19.00 dönüş olarak, İstanbul Havalimanından. Konaklama AIRBNB’yi kullandık. En büyük odak noktamız Meteora’ya gitmek olduğu için onun gününü netleştirip biletini TRAINOSE’den ayarladık, 100 Euro civarı tutmasını hesapladığımız biletler 58 Euro tuttu, sanıyoruz ki gidiş-dönüş aynı anda aldığınızda indirim yapıyorlar 😊
Hazırlıklar tamam olduğuna göre yola çıkabilirdik.
İstanbul Havalimanından 1,5 saatlik uçuşun sonunda Atina Eleftherios Venizelos Havalimanına vardık. Konaklama yerimiz Exarchia’da Tasos’un evi. Merkezden (Syntagma) yürüyerek 20 dk. Havalimanından merkeze gitmek için metro, yerel tren, otobüs veya KTEL servislerini kullanabilirsiniz. En uygunu otobüs (X95) olduğu için onu seçtik.
Akşam yemeği için Plaka bölgesindeydik. Kaldığımız evden yürüyerek 30 dk civarı.. Küçük bir tur atıp Yasemia isimli bir cafeye oturduk. Aynı sokak üzerinde sıralı cafe ve tavernalar var. Biz öneri üzerine gitmiştik, oldukça da memnun kaldık. Greek salad, Beetroot salad, sangria ve güzel hava..Ve gecenin sonu..
Gün sonu 22342 adım..
2. GÜN
Evin altındaki süpermarketten kahvaltılıkları alıp kahvaltımızı ettikten sonra o günü Atina’yı keşfe ayırdık.
İlk durağımız Arkeoloji Müzesi oldu. Gezimiz 2 saat sürdü. İçeride tarih içinden tarih çıkıyor. 5.yüzyıldan 16.-17.yüzyıla uzanan bir uygarlık gelişimi..Hayranlıkla her detayını inceleyeceğiniz heykeller bizim en çok vakit geçirdiğimiz bölüm oldu..Kısacası ilk durağımız oldukça büyük ve etkileyiciydi 🙂
Sonrasında Monastraki’ye doğru çıkarken Nancy’s Sweethome’da tatlı molası verdik, tercihlerimiz Nancy’s Sweethome cake ve Nest of wild cherries oldu. Kek tam bir efsane ancak tek başına yemek için ağır bir tatlı, denemeye değer..Diğeri ise biraz fazla şerbetli geldi, diğer seçeneklere yöneliniz!
Sıra güzel Monastraki meydanına geldi… Akropolis’e karşı bir fotoğraf, Hadrianus Kütüphanesi, Roma Agorası; Pantainos Kütüphanesi ve Akropolis tabelasını takip ederek yukarı tırmanış..Tam öğle vaktine denk geldiğimiz için Akropolis’i akşamüstüne bıraktık.
Rotayı National Gardens’a çevirdik, oturup bir nefes almak ve yeşilin tadını çıkarmak için mutlaka turlayın. Hemen çıkışında Panathenaic Stadium’a uğrayıp en son 2004 yılı olimpiyatlarına ev sahipliği yapmış bu yeri de görüp Zeus tapınağına ve Hadrian kemerine geçebilirsiniz. Biz bu rotanın tamamını gezerken gözlemledik, alanların içerisinde gezmedik ancak vaktiniz varsa ve özel ilgi alanınız ise stadyuma veya arkeolojik alana girmek ilginizi çekebilir.
Sıra tekrar Akropolis’e geldiğinde içerdeki hiçbir yönlendirme tabelasını es geçmeyin, doğu-batı kısmı gibi tabelalar var hepsi sizi manzaranın başka açılarına yönlendirecek, en tepede ise Atina’ya 360 derece bakacak ve doyamayacaksınız 😍
Gün sonunu tavernada getirdik, Plaka bölgesinde Eski Stamatopoulos Tavernası..Kesinlikle listeye yazın, ortamı çok güzel, arkada canlı çalan Yunan şarkıları ise keyfe keyif katıyor..Fiyatları da tl’ye çevirmezseniz makul 😁 1er bardak ouzo, greek salad, souvlaki ve kuzu tandır oldu tercihlerimiz. Souvlaki biraz standarttı ancak kuzu on numaraydı diyebiliriz.
Gün sonu 32636 adım..
3.GÜN
Bu günümüzü tamamen Meteora’ya ayırdık. Gezimizin detaylarına Meteora yazımızdan ulaşabilirsiniz 😊
Gün sonunda şehre vardığımızda Monastraki’ye gittik, gyros ve souvlaki arayışındayız. Avrupa’da domuz dışı et bulmak daha kolay ancak bizim gördüğümüz kadarıyla Yunanistan’da bu durum biraz daha farklı. İkimize de tek başına ağır gelen bir et olduğundan sadece domuz etinden yapılmış bir şeyi rahat yiyemiyoruz. Neyse ki Quick Pitta isimli mekan imdadımıza yetişti. Lezzeti ise bizimkiler dönere neden yoğurt koymuyor sorusunu düşündürtecek cinstendi 😍
Geceyi ise Six Dogs isimli saklı bir bahçede kokteyl (Flower Dance) ve İtalyan birası ile tamamladık. Romantik ve sakin olarak niteleyebiliceğimiz bu mekana da bir uğrayıp yorgunluk atın deriz.
Gün sonu 22446 adım..
4.GÜN
Veeee yüzme günü 😎 Kahvaltımızı evde yapıp, Exarchia’yı turlayıp, Berkin Elvan anıtına bakıp biraz gözlerimiz dolu dolu Glyfada tarafında Bolivar Beach’e yola çıktık. Yere karar verişimiz biraz zahmetli oldu. Atina yüzmeye çok elverişli değil bizim gözümüzde, klasik Yunanistan fotoğraflarındaki sahiller çünkü hayalimiz..Kum istiyoruz, mavi su istiyoruz, dalga istemiyoruz vs..Kendimize uygun 4 şıkka indirmiştik konuyu, ilki feribot ile Pireus’tan geçilen Agistri, ikincisi yaklaşık 45-50 dk toplu taşıma ile gidilen Vouliagmeni plajı, üçüncüsü yine aynı mesafedeki Vouliagmeni gölü ve dördüncüsü Glyfada plajlarıydı. Vakit kısıtlılığı, araba kiralamakla uğraşmama isteği ve ulaşım kolaylığı bizi Glyfada Kalamaki’deki Bolivar’a yöneltti. Syntagma’dan Tram 5 ile direk olarak gidebiliyorsunuz. Kalamaki’de inip 100 metre kadar yürüdüğünüzde keyif sizin 👍 Yaklaşık 35-40 dk civarı ulaşım süresi. Giriş 6 euro, şezlong + şemsiye 2 euro..Giriş ücreti zorunlu diğerleri değil..Tam beklentimizi karşılayan yeri bulduk keyfini çıkardık ve uçağımız için dönüşe geçtik. Yine X95 ile yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonunda havalimanındaydık. Non-EU kısmı biz dönerken oldukça kalabalıktı bu nedenle özellikle yoğun sezonlarda kesin 2 saat önceden orada olmanızı öneririz..
Gün sonu 18002 adım + 45 dk yüzme..
Not 1: Ermou caddesi alışveriş yapmak isterseniz uygun, biz boydan boya bir kez yürüdük yolumuzun üstüne denk getirip. Not 2: Flea Market (Monastraki) vakit yaratıp gidemedik ama aklımız kaldı. Not 3: Atina’da çeşmelerden su içilebiliyor. Zaten her yerde de ikram ediliyor, su arama derdine çok girmeyin. Marketlerdeki suları da bizimkiler gibi, gazsız. Not 4: Atina’da gezilecek yerlerin çoğu ücretli ancak Athens City Pass ile bu yerlerin çoğuna daha uygun fiyata ve ekstra bir ücret ödemeden girebiliyorsunuz. Not 5: Biz Tasos’un ev sahipliğine bayıldık. Konakladığımız bölge Atina’nın genelinden biraz farklı kabul ediliyor, insan profili açısından karışık. Merkeze ise ne çok yakın ne de çok uzak. Evin rahatlığı, ev sahiplerinin ilgisi ve sıcaklığı size evinizde gibi hissettiriyor. Atina’da konaklama listenizde ilk sıralara koyabilirsiniz.
Diyetisyen Notu: Tüm tatil sonunda ortalama 3700 kalori harcamış oluyorsunuz, bu da normal bir beslenme düzeniyle gezinizi tamamladığınızda vereceğiniz 500-550 grama denk geliyor 😬